11 Nisan 2012 Çarşamba

SİLİVRİDEKİ YARGIÇLAR SİYASİ OTORİTENİN EMRİNDE


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, İkinci ''Ergenekon'' davası kapsamında tutuklu yargılanan CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın annesinin Zonguldak'taki cenaze törenine katıldıklarını, milletvekilleri ve çok sayıda Zonguldaklı'nın Haberal'ın acısını paylaştığını söyledi.
Haberal'ın isteğinin, annesini ölmeden önce son bir kez görmek olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, ''Bir kanun teklifi getirdiler ama çıkarmadılar. Ben merak ediyorum; bir insanın, annenin ne kadar değerli olduğunu bilmemesi mümkün değil. Sayın Başbakan'ın annesi vefat ettiğinde gözyaşlarını tutamadı. Biz de üzüldük. Peki Sayın Haberal'ın annesi anne değil mi? Neden ona izin vermiyorsunuz?'' diye konuştu.
Mehmet Haberal'ın, her şeyi kabul ettiğini, ancak neden hapiste olduğunu anlayamadığını belirten Kılıçdaroğlu, kendisinin, seçilmiş bir kişi olarak Parlamento'da görevini yapmak istediğini söyledi. ''Ancak ortada ne anayasa ne de hukuk olduğunu'' savunan Kılıçdaroğlu, ''Silivri toplama kampının olduğu ülkede demokrasiden, adaletten söz edilemez. Orada yargıçların adalet dağıttığından söz edilemez. Silivri'deki yargıçlar, siyasi otoritenin emrinde olan yargıçlardır. Onlar yargıç değillerdir. Silivri toplama kampı, 21. Yüzyıl'ın Türkiye'deki Nazi kampıdır. Birileri, 'Vicdanımız sızlıyor, rahat edemiyoruz. Onların da bırakılması lazım'' diyor. Sen iktidarsın, vicdanın sızlıyorsa gereğini yaparsın. Protokol imzaladık. Neden gereğini yapmıyorsun. Bir şeyin altına atılan imza, o kişinin namusudur, ona sahip çıksınlar'' dedi.
Kılıçdaroğlu, Hükümet'in, ''AİHM'de rezil olmamak için Silivri Hapishanesi Devlet Hastanesi kurduğunu'', bunu bir komedi olarak değerlendirdiklerini söyledi.
Yargı sistemini eleştiren Kılıçdaroğlu, sahte deliller üretilerek yargılama yapıldığını, avukatlara belgeler verilmediğini, savunma yapanların, yaptıkları savunmadan dolayı mahkum olduğunu ileri sürdü.

İnönü'nün yasakladığı kitabı sana göndereceğim
Kılıçdaroğlu, İsmet İnönü'nün, Kuran-ı Kerim ve Süleyman Çelebi'nin Mevlid'ini tahrif eden kitapları yasakladığını anımsatarak, 1920-1955 arasında 14 yazara ait Mevlid-i Şerif kitaplarının piyasada satıldığını söyledi.
İnönü'nün, Lozan'a gittiğinde, kendisine tahsis edilen koltuğun diğerlerinden farklı şekilde, eski olduğunu fark etmesiyle, ''Yeni koltuk bulamadık'' cevabını alması üzerine, ''O zaman toplantıya, yeni koltuk bulduğunuzda devam ederiz'' diyerek, terk ettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın ise İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad ile bir gün sonra görüşebildiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Sen İsmet İnönü'nün tırnağı olamazsın demiştim, sen İnönü'nün, tırnağı uzadığı için kesip attığı o tırnak bile olamazsın'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, iftira atmadıklarını, her şeyin belgesi bulunduğunu belirtti.
Erdoğan'a, ''İnönü'nün yasakladığı o iki kitabı başucu kitabı yapacaksan, söz veriyorum ciltletip sana göndereceğim'' diye seslenen Kılıçdaroğlu, ''Ver talimatı bakalım, Diyanet İşleri Başkanlığı bu kitapları yayınlayacak mı yayınlamayacak mı? Nasıl bir külhanbeyisin seni bir göreyim'' dedi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alındı. Kısa süre içinde yayınlanacaktır. Teşekkür ederiz