“TTK, TAM KAPASİTE İLE ÇALIŞTIRILMALIDIR”
Türkiye 23. Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi (IMCET 2013), 16 Nisan 2013 tarihinde Antalya’nın Kemer ilçesinde gerçekleştirilen açılış oturumuyla başladı.
Kongreye katılan Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Eyüp Alabaş, açılış oturumunda yaptığı konuşmada taşkömürü sektöründe yaşanan sorunlara dikkat çekerek, Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun tam kapasiteyle çalıştırılması gerektiğini belirtti.
Aralarında GMİS Genel Başkanı Alabaş, Genel Başkan Danışmanı Turhan Oral, TTK ve Bülent Ecevit Üniversitesi’nden (BEÜ) temsilcilerin de bulunduğu 50 ülkeden 850’yi aşkın delegenin katıldığı kongrede 238 bilimsel ve 20 özel sunum yapılacak. Kongre 19 Nisan 2013 tarihinde sona erecek.
Kongrenin açılış oturumunda sırasıyla; Kongre Yürütme Kurulu Başkanı Dr. Nejat Tamzok, TMMOB Maden Mühendisleri Odası (MMO) Genel Başkanı Mehmet Torun, TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı, Madenciler Derneği Başkanı Mustafa Sönmez, GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nevzat Kavaklı, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta birer konuşma yaptı.
ALABAŞ; TTK, TAM KAPASİTE İLE ÇALIŞTIRILMALIDIR
Açılış oturumunda bir konuşma yapan GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş şunları söyledi;
“Genel Maden İşçileri Sendikası ve şahsım adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
23. Türkiye Uluslararası Madencilik Kongresi’nin ülkemizde ve dünyada madencilik sektörüne ışık tutacağına inanıyor, katkı veren herkese teşekkür ediyorum.
MTA, TEKNOLOJİ VE KADRO AÇISINDAN DESTEKLENMELİDİR
Biz, Genel Maden İşçileri Sendikası olarak Zonguldak Kömür Havzası’nda ve Türkiye’nin geneline yayılmış bulunan Maden Tetkik Arama Kurumu işyerlerinde örgütlüyüz.
Öncelikle, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bilgisi dahilinde 1935 yılında kurulan Maden Tetkik Arama Kurumu’nun bugüne kadar yeterince desteklenmediğini belirtmek istiyorum.
Maden aralamalarında; sondaj derinliği ortalaması Avrupa’da 1100 metre iken Türkiye’de ise 200 metre civarındadır.
Tecrübeli kadrolara sahip olan MTA, teknolojik olarak desteklenmeli ve kadroları genişletilerek daha aktif hale getirilmelidir.
Halen 1 milyar tonun üzerinde taşkömürü rezervine sahip olan Zonguldak bölgesinde daha derin kodlarda sondaj yapılarak rezervi artırmak mümkündür.
TÜRKİYE’NİN 2012 YILINDA TAŞKÖMÜRÜ İTHALATI 27 MİLYON 340 BİN TON
Ülkemizde koklaşabilir özellikteki yüksek kalorili taşkömürü sadece Zonguldak Bölgemizde bulunuyor.
1848 yılından bugüne yaklaşık 5 bin maden şehidi vererek ve ağır bedeller ödeyerek öğrendiğimiz yeraltı madenciliği ve taşkömürü konusunda uyarılarda bulunmak istiyoruz.
Ülkemiz demir-çelik sektörünün ve sanayisinin güvencesi durumunda olan Zonguldak Havzası, ne yazık ki gereken ilgiyi görmemektedir.
Bölgemize kurulan Kardemir ve Erdemir başta olmak üzere demir-çelik sektörümüz kömür ihtiyacını yurtdışından karşılar hale gelmiştir.
Türkiye’nin kamu ve özel sektör 2012 yılı taşkömürü üretimi 2 milyon 274 bin tondur.
Türkiye’nin 2012 yılı taşkömürü ithalatı ise 27 milyon 340 bin tondur.
Yani Türkiye, taşkömürü ihtiyacının yüzde 10’unu dahi üretememektedir.
1990 sonrasında ülke ihtiyacı artarken, üretim gerilemiştir.
Türkiye, taşkömürü ithalatı için yılda yaklaşık 5 milyar dolar yurt dışına ödemektedir.
5 milyon ton yıllık üretim kapasitesine sahip olan Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun 2012 yılı üretimi 1 milyon 457 bin tondur.
TTK, TARİHİNİN EN DÜŞÜK SAYIDAKİ İŞÇİSİYLE EN DÜŞÜK ÜRETİMİNİ YAPIYOR
2010 yılında 1.400 işçi talebinde bulunan TTK Genel Müdürlüğü’nün bu talebi karşılanmadı. 2012 yıl başındaki işçi talebi 2 bin 500 olmasına rağmen halen işçi açıkları giderilmedi.
TTK, tarihinin en az sayıdaki işçisiyle en düşük üretimini yapmaktadır.
Çünkü çalışan sayısı, emeklilikler nedeniyle hızla azalmıştır. Ve işçi açıkları, iş güvenliğini tehdit edecek noktaya gerilemiştir.
TTK, göz göre göre zarara sürüklenirken sektör tamamen ithalata yönlendirildi.
TTK, küçülürken özel sektör bu boşluğu dolduramadı.
TTK’nın verimsiz bulduğu, üst kodlarda rödevans karşılığı üretim yapan şirketler küçük çaplı üretimlerini sürdürürken, büyük saha ihalelerine giren şirketlerin bir kısmı vazgeçti, bir kısmı hazırlık çalışmalarını sürdürüyor.
Halen en ciddi yatırımı Amasra-B sahasında çalışmalarını sürdüren HEMA A.Ş. yapıyor.
Kendi sondajlarıyla, bilinenden daha fazla rezerv bulunduğunu tespit ettiler.
Türkiye, yıllık taşkömürü ihtiyacının en azından yarısını kamu ve özel sektör eliyle üretme imkanına sahiptir.
TAŞERON UYGULAMASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR
Uluslararası anlaşmalar nedeniyle taşkömürü üretimine teşvik verilemediğinden kamunun yani TTK’nın önemi daha da artmaktadır.
Ancak uygulamada duyarsızlıklar halen sürüyor.
Biz, Havzada çok ölümlü kazaları geride bıraktık derken, maliyeti düşürme bahanesiyle, zorla dayatılan taşeron uygulamaları sonucu yine toplu ölümleri yaşadık.
17 Mayıs 2010 tarihinde Karadon’da 30, 7 Ocak 2013 tarihinde Kozlu’da 8 arkadaşımızı kaybettik.
Oysa biz taşeron uygulamasına şiddetle karşı çıkmış ve “Havza tarihinde görülmedik kazalara sebebiyet verebileceğini” kamuoyuna açıklamış ve eylemler yapmıştık.
Özellikle pilot ve degaj sondajlarının ihmal edilebileceğini, kâr mantığının eğitimden iş güvenliğine kadar pek çok alanda riskler yaratacağının altını çizmiştik.
Yeraltı maden işletmeciliğinin ayrı bir kültür olduğunu anlatmıştık.
Bunun içindir ki yaşanan kazalara iş cinayeti dedik.
Bunca yıllık üretim kültürüne sahip bir kurumda taşeron uygulamalarıyla göz göre göre iş kazalarına ve can kayıplarına neden olanlar artık bu anlayışı terk etmelidirler.
TTK’NIN İŞÇİ AÇIKLARI GİDERİLMELİDİR
Biz bu kurumun tekrar 100 yıl öncesine döndürülmesine izin vermeyeceğiz.
TTK, işçi açıkları giderilerek, üretimi artırılarak ve tam kapasite ile çalıştırılarak zarardan kurtarılmalıdır.
Türkiye, mutlaka bir taşkömürü politikası belirlemeli ve başta demir-çelik sektörü olmak üzere sanayisini güvence altına almalıdır”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alındı. Kısa süre içinde yayınlanacaktır. Teşekkür ederiz