Eğitim-sen Zonguldak Şube başkanı Orhan Yılmaz 24 Kasım öğretmenler günü nedeniyle yaptığı açıklamada öğretmenlerin sorunlarına acil çözüm bulunmasını istedi. Yılmaz’ın konuya ilişkin açıklaması şu şekilde
“ 12 Eylül darbesi sonrasında ilan edilen “24 Kasım Öğretmenler Gününün ” bir başkası daha kutlandı. En yetkili makamları işgal edenlerce her fırsatta mağdur edilen, “az çalışıyorlar”, “çok tatil yapıyorlar” diyerek siyasiler tarafından aşağılanan öğretmenlerin ne kadar “kutsal” bir iş yaptıkları hatırlatılarak, acil çözüm bekleyen en temel sorunlarımızın hiçbiri gündeme getirilmeden telefonlarımıza gelen mesajlarla bir öğretmenler günü daha kutlandı.
12 Eylül cuntasının bir ürünü olan “24 Kasım Öğretmenler Günü” 12 Eylül zihniyetinin ve günümüzdeki temsilcilerinin nasıl bir öğretmen istediğinin simgesidir. Nitekim nasıl belirlendikleri ve kimler oldukları bizlerce malum olan yılın öğretmenlerine sarayda verilen resepsiyon da ülkemizi savaşın eşiğine taşıyan uçak düşürme nedenleri açıklanırken öğretmenlerimizce durumun alkışlanması 24 Kasım öğretmenler gününün en anlamlı sahnesiydi. Birilerinin dediği gibi sıfatı öğretmen olan bazıları gerçekten ya sürekli tatildeler ya da beyin denen organ onlarda çok az çalışıyor. AKP zihniyetinin yaratmak istediği “itaatkâr öğretmen” profilini de aşan bu alkışlama sahnesini yaratanların cumhurbaşkanı tarafından uyarılması 2023 hedeflerinin 2015’ te yakalandığını göstermektedir.
13 yıldır tek başına iktidarda olan AKP’nin öğretmenlerin giderek ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek, artan iş yükünü azaltmak, insan onuruna yaraşır bir ücret almasını sağlamak ve eğitimin niteliğini en azından OECD ülkeleri ortalamasına taşımak gibi bir hedefi olmamıştır.
Eğitimde 4+4+4 dayatmasıyla zaten sorunlu olan eğitim sisteminde büyük bir alt-üst oluş yaşanmış, öğretmenler, öğrenciler ve veliler büyük sorunlarla karşı karşıya bırakılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı attığı her adımda, başlattığı her uygulamada öğretmenleri, yardımcı hizmetli ve memurları daha fazla çalıştırabilmenin önünü açmakta, en temel taleplerimizi görmezden gelmektedir. Çalışma koşullarımızın giderek esnek, kuralsız ve güvencesiz hale getirilmesi, angarya çalışma uygulamalarının artması ve son olarak iş güvencemize göz dikilmesi, eğitim emekçilerini büyük bir tedirginlik ve karamsarlık içine itmektedir.
Her 24 Kasım’da öğretmenliğin kutsallığından, “onurlu bir meslek” olduğundan söz edilerek bildik ezber cümlelerin kullanılması, eğitim emekçilerini ciddi anlamda rahatsız etmektedir. Yüz binlerce eğitim emekçisinin sosyal ve ekonomik sorunlarını çözmek için yıllardır adım atmayanların, öğretmenlerin gerçek sorunlarını görmezden gelenlerin bildik nutuklarını daha fazla dinlemek istemiyor, eğitimin ve öğretmenlerimizin sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesini istiyoruz.
Eğitim Sen tarafından, öğretmenlerin giderek ağırlaşan çalışma koşulları ve sorunları ile ilgili düşüncelerini ilk elden tespit etmek için 9-20 Kasım 2015 tarihleri arasında, kapsamlı bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Türkiye çapında 7 bölge ve 40 ilde (Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Bursa, Kocaeli, Diyarbakır, Eskişehir, Artvin, Ağrı, Tunceli, Malatya, Edirne, Kırıkkale, Kırklareli, Mersin, Muş, Van, Hakkari, Şırnak, Sinop, Çorum, Tarsus, Sivas, Kars, Tokat, Muğla, Nevşehir, Kırşehir, Kastamonu, Konya, Karaman, Ordu, Aksaray, Trabzon, Giresun, Bartın, Sakarya, Yalova, Zonguldak) hemen hemen tüm okul türleri ve branşlardan 4.952 öğretmen araştırmaya katılmış ve görüşlerini bizlerle paylaşmışlardır. Araştırmamız 9 sorudan oluşan bir anket formu üzerinden gerçekleştirilmiş ve bilgisayar ortamına aktarılarak analiz edilerek dikkat çekici sonuçlara ulaşılmıştır.
Yapılan araştırmaya farklı okul türleri ve branşlardan 4.952 öğretmen katılmıştır. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 47’si erkek (2269 kişi), yüzde 53’ü (2565 kişi) kadınlardan oluşmaktadır.
Araştırmaya katılanları hizmet yılı itibariyle değerlendirdiğimizde yarısının (yüzde 50,8) 16 yıl ve üzeri kıdeme sahip olduğu görülmektedir. Bu oran öğretmenlerin mesleki yaşantısı açısından AKP öncesi ve sonrası döneme ilişkin karşılaştırma yapmaları, özellikle çalışma ve yaşam koşulları, mesleki saygınlık ve eğitim politikaları ile ilgili gelişmelerin olumlu mu, olumsuz mu olduğunun daha iyi anlaşılması açısından önemlidir.
Araştırma sorularımızdan birisi öğretmenlerin mesleklerini yaparken kendilerini mutlu ve huzurlu hissedip hissetmediklerine ilişkindir. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 58’i (2735 kişi) “Evet” diyerek mesleklerini yaparken kendilerini mutlu ve huzurlu hissettiklerini belirtmiş, ancak yüzde 42 (1982 kişi) gibi azımsanmayacak bir kısmı ise “Hayır” yanıtını vererek, mesleğini yaparken mutlu ve huzurlu olmadığını belirtmiştir.
Katılımcıların yüzde 42 gibi önemli bir oranının mesleğin yaparken kendisini mutlu ve huzurlu hissetmemesi önemli bir sorundur. Sorunun amacının daha iyi anlaşılması ve öğretmenlerin kendilerini daha açık ifade edebilmesi için “Hayır” yanıtını veren öğretmenlere açık uçlu olarak “Nedenini belirtmeleri istenmiştir. Mesleğini yaparken kendisini mutlu ve huzurlu hissetmediğini belirtenlerin açık uçlu olarak belirttikleri ve kendi el yazıları ile yazdıkları nedenler şu şekildedir; “Mesleki saygınlık zedelendi”, “Ekonomik şartlar yetersiz, fiziki koşullar işimi zorlaştırıyor”, “Veli ve öğrenci profili değişti, eğitim değerini yitirdi”, “Akademik ve ekonomik tatminsizlik yaşıyorum”, “Öğrenci düzeyi düşük, velilerin baskısı var”, “Öğretmenlik yetkisi olmayan ancak sorumluluğu çok olan bir meslek”, “Maddi manevi doyum alamıyorum”, “Zorunluluktan yaptığım meslek”, “Ayrımcılık ve mobbing yapılıyor”, “Adaletsizce yapılan müdür ve müdür yardımcıları görevlendirmeleri”, “Günümüz sisteminde öğretmenlerin arka plana itilmesi”, “Sistemden kaynaklanan nedenler (sınıflar kalabalık, not sistemi)”, “Sürekli para toplanması isteniyor”…
Araştırmaya katılan öğretmenlere kendilerini meslek hayatlarında en çok rahatsız eden sorunlar nedir diye sorulmuş ve soruda belirtilen birden fazla şıkkı önem sırasında göre 1’den 4’e kadar numaralandırmaları istenmiştir. Soruda yöneltilen ilk dört şık şu şekildedir;
( ) Maddi koşulların zorlaşması ve maaşların yetersizliği,
( ) Mesleki saygınlığın olmaması,
( ) Siyasi kadrolaşma ve artan baskılar,
( ) Eğitim politikalarının sürekli değişmesi, denmiştir.
Araştırmaya katılan öğretmenlere “Çalışırken herhangi bir şekilde baskı ya da yönlendirme ile karşı karşıya kaldığınız oluyor mu?” sorusunu yönelttiğimizde katılımcıların yüzde 39’u çalışırken baskı ve yönlendirme ile karşı karşıya kaldığını belirtmiştir.
AKP iktidarı döneminde en yoğun siyasi kadrolaşma MEB’de yaşanmıştır. Özellikle eğitim yöneticilerinin belirlenmesi ve görevlendirilmesi sürecinde MEB bünyesinde tarihin en büyük tasfiyesi gerçekleşmiştir. Bugün okullarda görev yapan her 4 okul müdüründen 3’ü iktidara yakınlığı ile bilinen yandaş sendika üyesidir. Özellikle stajyer öğretmenlerin “iktidara yakın sendikaya üye olmaları, aksi takdirde asil olarak atanmalarının zor olacağı” söylenmekte, hatta bazı okullarda “Eğitim Sen’e üye olursanız öğretmenliği unutun” gibi açıkça tehdit içeren ifadeler kullandıkları yönünde çok sayıda şikayet sendikamıza iletilmiştir.
Öğretmenlere “Çalışırken size mesleğiniz ile ilgili olmayan angarya işlerin yaptırıldığını düşünüyor musunuz?” sorusunu yönettiğimizde yüzde 51,2’si bu soruya “Evet” yanıtı vererek, kendilerine angarya işler yaptırıldığını ifade etmiştir. Bilindiği gibi son yıllarda okullarda öğretmenlere görevleri dışında işler yaptırılmakta, bu durum geniş bir kesim tarafından tepkiyle karşılanmaktadır.
Bu soruda belirtilen “angarya işler” in neler olduğunu tespit etmek amacıyla “Evet” şıkkının yanına “Hangileri belirtiniz…” ifadesine yer verilmiştir. Bu soruya “Evet” yanıtını veren öğretmenlerin büyük bölümünün benzer örnekler vermesi dikkat çekicidir. En çok tekrarlanan angarya olarak “Nöbet”in yoğun bir şekilde belirtilmesi, geçtiğimiz süreçte öğretmenler açısından önemli bir gündem maddesi olan “Nöbet sorunu” nun hala ciddi bir sorun olarak devam ettiğini göstermektedir. İkinci olarak en çok tekrarlanan yanıt ise “Evrak işleri” olmuştur. Diğer angarya çalışma örnekleri ise katılımcılar tarafından şu şekilde ifade edilmiştir; “Performans”, “Sınav analizleri”, “MEB’in öğrenci veli anketleri”, “formlar”, “İKS”, “TKY”, “Ölçme değerlendirme işleri”, “Fotokopi, e-okul vb”, “Mesai saati dışındaki toplantılar”, “Keyfi görevlendirmeler”, “Kermes”, “Para toplama işleri”, “Sınavlarda zorunlu görev”…şeklinde sıralanmıştır.
Araştırmamızın en dikkat çekici sonuçlarından birisi de “Meslek hayatınızı göz önünde bulundurduğunuzda, çalışma koşullarınızın gidişatı hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna yüzde 74,5 gibi (3.599 kişi) ezici bir çoğunlukla “Koşulların daha kötüye gittiğini düşünüyorum” yanıtını vermiş olmasıdır.
Araştırmada son soru olarak katılımcılara “Ülkenin ve eğitimin içinde bulunduğu koşulları göz önüne aldığınızda geleceğe güvenle bakabiliyor musunuz?” sorusu yöneltilmiştir. Araştırma sonuçları içinde en çarpıcı sonuç bu soruya verilen yanıtlarda ortaya çıkmıştır. Katılımcıların yüzde 90,6’ sı (4371 kişi) “Geleceğe güvenle bakabiliyor musunuz?” sorusuna “Hayır” yanıtını vermiştir.
Türkiye’de eğitim sisteminin yıllardır çözülmeyen sorunları, öğretmenleri ve diğer eğitim emekçilerini, başka ülkelerdeki meslektaşlarına göre çok daha fazla olumsuz etkilemeyi sürdürmektedir. Türkiye’de öğretmenlerin yıllardır karşı karşıya oldukları güçlükler, hangi şartlarda çalışmak zorunda oldukları bilinmesine rağmen sorunlarına kalıcı çözümler üretmek için somut adımlar atılmaması kabul edilemez.
¨ Türkiye’de çalışan öğretmenler, OECD ülkeleri içinde en çok çalışan, en düşük maaş alan öğretmenler arasındadır.
¨ Öğretmenlerin yüzde 80’i geçinebilmek için ek iş yapmak zorunda bırakılmış, üçte ikisi borçlanarak hayatını sürdürmek zorunda kalmıştır.
¨ Öğretmenler, sık sık değişen eğitim politikaları nedeniyle siyasi iktidarın ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın elinde adeta oyuncak haline getirilmiştir.
¨ Öğretmen açıkları sorununa kalıcı çözümler üretilmeyerek 300 bini aşkın işsiz öğretmenin ataması yapılmamış, bugüne kadar 40’ı aşkın işsiz öğretmen resmen intihara sürüklenmiştir.
¨ Eğitimde benimsenen esnek çalışma uygulamaları ile aynı işi yapan farklı statülerde öğretmen istihdamını gündeme gelmiş, kariyer basamakları ve performans değerlendirme uygulamaları eğitim emekçilerini birbirine rakip haline getirmiştir.
¨ Eğitime bütçeden yeterli pay ayrılmaması nedeniyle öğretmenler öğrencilerden çeşitli adlar altında para toplamaya zorlanan birer “tahsildar” durumuna düşürülmüştür.
¨ Öğretmenlerin büyük bölümünde angarya çalışma ve iş yükü artışına paralel olarak meslek hastalıklarında artış yaşanmakta, özellikle 4+4+4 sonrasında yeni sorumluluklar yüklenerek angarya çalışmaya zorlanmaktadır.
¨ Demokratik haklarını kullandıkları ve sendikal çalışmalara katıldıkları için her yıl çok sayıda öğretmen soruşturma geçirmekte, sürgün ve cezalarla karşı karşıya kalmaktadır. Her fırsatta Eğitim Sen üyelerine soruşturma açılmakta, bazıları hakkında sürgün, maaştan kesim cezaları hatta memuriyetten çıkarma cezaları verilmekte, bu tür keyfi cezaların tamamına yakını yargıdan dönmektedir.
¨ Hizmetli ve memurların yaşadığı ekonomik ve özlük sorunlar da yıllardır görmezden gelinmekte, tıpkı öğretmenler gibi hizmetli, memur, teknik ve idari personel de sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesini talep etmektedir.
Eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır yaşadığı sorunlar karşısında sesini yükseltmesi, alanlara çıkarak sorunlarına çözüm araması, siyasi iktidarı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı fazlasıyla rahatsız ettiğinin farkındayız. Kendisine muhalif her sesi, her düşünceyi bastırmak isteyenlerin, Türkiye’nin çeşitli illerinde sendikamıza ve üyelerimize yönelik idari ve siyasi baskılarını arttırması bizler için tesadüf değildir.
Siyasi iktidarın eğitimin ve ülkenin geleceğini olumsuz etkileyecek her türlü müdahalesine karşı, yıllardır savunduğumuz taleplerimizi dillendirmeye ve sonuç alıncaya kadar mücadele etmeye devam edeceğimiz “