4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısı ile Türkiye Madenciler Derneği tarafından “Uluslararası Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı” İstanbul’da düzenlendi. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen konferansta madencilerin yaşadığı sorunlar, çalışma koşulları, iş kazaları gibi birçok konu konuşuldu. Yurt içi ve yurtdışından gelen konuşmacılar, ülkelerindeki deneyim ve çalışmalarını paylaştı.
Özellikle iş güvenliği paketi hakkında bilgilerin verildiği konferansa Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Atılgan Sökmen, Kanada Büyükelçisi John T. Holmes, Başkonsolos Lino Strangis, ILO İş Güvenliği ve Sağlığı Uzmanı Catherine Brakenhielm, Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alabaş ile birlikte yurt içinden ve yurtdışından çok sayıda katılım oldu.
Özellikle iş güvenliği paketi hakkında bilgilerin verildiği konferansa Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Atılgan Sökmen, Kanada Büyükelçisi John T. Holmes, Başkonsolos Lino Strangis, ILO İş Güvenliği ve Sağlığı Uzmanı Catherine Brakenhielm, Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alabaş ile birlikte yurt içinden ve yurtdışından çok sayıda katılım oldu.
Uluslararası Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı’nda konuşan Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Eyüp Alabaş “Ülkemiz madenciliğinin sağlıklı işlemesi açısından Maden Bakanlığı kurulmalıdır” dedi.
Alabaş şunları söyledi;
“Genel Maden İşçileri Sendikası ve şahsım adına hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Dünya Madenciler Gününüzü kutluyor, bu toplantının ülkemiz madencilik sektörüne ışık tutmasını diliyorum. Toplantıyı düzenleyen arkadaşlara teşekkür ediyorum.
KÖMÜR DENİLDİĞİNDE ZONGULDAK HAVZASI AKLA GELİR
Madencilik denildiğinde, özellikle kömür madenciliği denildiğinde Zonguldak ilimiz, Zonguldak kömür havzası akla gelir.
1848 yılından buyana yani 166 yıldır Zonguldak bölgemizde taşkömürü üretimi yapılmaktadır.
İngiliz, Fransız, Alman başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen yabancı şirketler bölgemizde kömür üretmiştir.
Bölge insanı madenciliği onlardan öğrenmiştir.
Açlık, yoksulluk, sefalet içinde ağır bedeller ödenmiştir.
Bölge insanı yaklaşık 5 bin şehit vermiştir.
Maden ocakları 1940 yılında tamamen devletleştirilmiştir.
Bugün Türkiye’nin dört bir yanında Zonguldaklı madenciler vardır.
Almanya’da çok sayıda Zonguldaklı madenci çalışmaktadır.
Bugünkü adıyla Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) bu 166 yıllık üretim kültürünün taşıyıcısıdır.
Biz Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) olarak TTK’da örgütlüyüz.
68 yıllık birikime sahip Türkiye’nin en eski sendikalarından birisiyiz.
Ayrıca Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, ülkemizin doğal zenginliklerini tespit etmesi için 1935 de kurdurduğu Maden Tetkik Arama’da (MTA) örgütlüyüz.
TAŞERONLAŞMAYA KARŞI ÇIKTIK
Zonguldak kömür havzasının en acı günlerinden birisi 3 Mart 1992 tarihidir.
O gün meydana gelen kazada 263 madenci kardeşimizi kaybettik.
Sonrasında başta erken uyarı sistemi olmak üzere, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında hem havzamızda hem de madencilik sektöründe ciddi yatırımlar yapıldı ve önlemler alındı.
Havzada ölümlü iş kazaları hızla geriledi.
Ancak 2002 sonrasında, TTK’nın kendi işletmediği sahaları rödövans karşılığı özel işletmecilere açması ölümlü iş kazalarını da artırdı.
Aynı dönemde TTK bünyesinde yeraltında bazı işlerin taşeron şirketlere verilmesiyle ölümlü iş kazalarında Zonguldak yeniden dikkati çekmeye başladı.
Biz Genel Maden İşçileri Sendikası olarak yeniden 1800’lü yıllara dönen bu anlayışa şiddetle karşı çıktık.
Yeraltı maden işletmeciliğinin ciddi yatırımlar isteyen, getirisi uzun vadeli olan ve kar marjı düşük bir sektör olduğunu, her önüne gelenin bu işi yapamayacağını, ilgililere ve kamuoyuna anlattık.
Eylem, etkinlik ve basın açıklamalarıyla karşı duruşumuzu ortaya koyduk.
15 Nisan 2004 tarihinde yaptığımız basın açıklamasında;
“Özel sektör çalışma mantığında; Pilot, degaj sondajlarının yapılmaması, ilgili mevzuatın ön gördüğü ekipmanların çalıştırılmaması vs. termin planının yürümesi için uygun bir yöntem sayılabilir.”
“Sorumluluğun bire bir verilmediği yerlerde madencilik sektöründe, literatürde olmayan, dünyada eşi görülmeyen vahim iş kazaları ile karşılaşılması mümkündür.”
dedik.
Nitekim yaşadığımız tüm taşeron kazalarında , Zonguldak’ta, Soma’da, Ermenek’te bu eksikler vardı.
Soma kazası, madencilik tarihimizin en büyük kazasıydı ve “Kar Hırsı” gibi madencilik dışı bir açıklamayla literatürde yerini aldı.
Bakınız, 22 Nisan 2004 tarihinde yaptığımız basın açıklamasında;
“… ihaleyi alan şirket, bugünkü TTK işçisinden daha düşük ücretli işçi çalıştırarak, iş güvenliğinden ödün vererek ve malzemeden yapabileceği tasarrufla para kazanmaya çalışacaktır.”
Demişiz. Yeraltında yürümenin bile bir eğitim gerektirdiğini vurgulamışız.
Evet tüm kazalarda eğitimsiz işçi, hatta teknik elaman ve hem eksik hem de standart dışı malzeme kullanıldığı görüldü.
Yani göz göre göre bu kazaları yaşadık ve doğal olarak “iş cinayeti” dedik.
Bakınız son 11 yılda (2003-2014) kamuoyunun dikkatini çeken çok ölümlü maden kazalarında toplam 463 madenci kardeşimiz hayatını kaybetti.
Hepsini rahmetle anıyorum
1800’lü yıllara dönmekten bahsederken kastettiğimiz buydu.
O yıllarda bile 301 madenci hayatını kaybetmemişti.
BÜTÜN KAZALARDA AYNI İHMALLER VAR
Bakınız bütün kazalarda aynı ihmaller var.
Birinci neden kısa zamanda daha fazla kazanma hırsı:
Madencilik sektöründeki özel şirketlerin bu işin ciddiyetini anlamadıklarını bütün dünya gördü.
Bu iş, yasaların arkasından dolanılarak ya da denetimleri farklı yöntemlerle atlatarak yapılabilecek bir iş değildir.
Bu sektörü bilmeyen, sermaye gücü yetersiz olanlar bu işi yapmamalıdır.
Bakınız Ermenek’te 2 aydır maaş vermeyen işveren, henüz hiç zamlı maaş vermemişken, işçilerin yemeğini ve servisini kesmiş, yakımlık kömürü vermeyeceğini söylemiş.
Bu olacak iş değil, ama gerçek bu.
Kazancını öncelikle düşük işçi ücretlerine, kalitesiz malzemeye bağlayan, Sendikadan korkan, iş barışından, sosyal barıştan ve verimlilik kavramından uzak işverenlerle madencilik sektörü ve ülke ekonomisi gelişmez, dünya ile rekabet edemez.
Değerli konuklar,
Bu kazalardaki ikinci neden, asıl sorumluların hiç bir şey olmamış gibi tüm uyarılara kulaklarını tıkayarak bu düzeni devam ettirmeleridir:
Bakınız hala hep aynı insanlar göz önündeler.
Sanki görevleri cenaze toplamakmış gibi davranıyorlar.
Yasa çıkartıyorlar, herkes kendince yorum getiriyor ve daha işin başında mahkemelik oluyoruz.
İşçi sağlığı iş güvenliği önlemlerini almak ve ölümleri durdurmak yerine, göz boyayıcı bazı düzenlemeler yapılıyor, “biraz para verelim, ölmeye devam edin” deniliyor.
Yasalar hazırlanırken sektör temsilcilerinin görüşleri alınmıyor ya da itibar edilmiyor.
MADENCİLİK DEVLET CİDDİYETİ İSTER
Bu iş herşeyden önce devlet ciddiyeti ister.
Bu sektör bu şekilde çalışmaya devam edemez.
Biz göz göre göre ölmek istemiyoruz.
Herkes kendi sorumluluklarını bilmek zorundadır.
Biz Genel Maden İşçileri Sendikası olarak her ortamda düşüncelerimizi, önerilerimizi ifade ediyor, madencilik sektörüne, ülkemize ve milletimize katkı vermeye çalışıyoruz.
En temel önerilerimiz şunlardır.
1-Yer altı kömür işletmeciliğinde ana kurallardan vazgeçilmemelidir.
2-Madencilik sektöründe denetim yeterince sağlanamamaktadır. Bu nedenle denetim elemanı sayıları artırılmalıdır. Denetim kadroları deneyimli maden mühendisleriyle güçlendirilmelidir.
3-Tüm çalışanlar sigortalı, sendikalı ve iş güvencesine kavuşturularak örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
4-Yeraltında taşeron uygulamasına son verilmelidir.
5- Türkiye kendi doğal kaynaklarını kullanmak, kurumsal hafızayı kaybetmemek için Türkiye Taşkömürü Kurumu ( TTK), Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ )ve Maden Tetkik Arama (MTA) gibi madencilik sektöründe deneyimli kurumlarını korumak ve geliştirmek, kendi madencilerini yaşatmak, istihdam yaratmak, üretmek ve kömür ithalatını azaltmak mecburiyetindedir.
6-ILO’nun 176 sayılı “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi” ülkemiz tarafından kabul edilmelidir.
7-İşçi sağlığı ve iş güvenliği çalışmaları teşvik edilmelidir.
8-Riski yüksek kömür havzaları devlet tarafından işletilmelidir. Havza madenciliği uygulanmalı, sahalar küçük parçalara bölünmemelidir.
9-Yeraltında çalışan maden işçileri için başlangıç ücreti, tartışmasız en az 2 Asgari ücret olmalıdır.
10-Yılbaşında yürürlüğe girecek olan yeraltında günde 6 saat çalışma süresi, haftalık çalışma süresi 45 saat olarak kaldığı için uygulamada sorunlar yaratacaktır.
Yer altı madenciliğinde haftalık çalışma süresi 37.5 saate indirilerek günlük çalışma süresi 7.5 saat, hafta tatili 2 gün olmalıdır.
11-Soma’daki maden şehitlerinin yakınlarına tanınan haklar tüm maden şehitlerine tanınmalıdır.
12-Maden Bakanlığı kurulmalıdır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alındı. Kısa süre içinde yayınlanacaktır. Teşekkür ederiz