Eğitim Sen, TBMM Başkanı
İsmail Kahraman’ın “Laiklik yeni anayasada olmamalı” sözlerine tepki gösterdi.
Eğitim Sen Zonguldak Şube Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklamada,
Kahraman istifaya çağrıldı. Eğitim Sen: "Laikliği hedef tahtasına
koyanlara karşı mücadeleyi yükseltelim!" çağrısında bulundu. Eğitim
Sen çağrısıyla eğitim emekçileri, 28-29 Nisan tarihlerinde işyerlerinde “Laik Eğitim, Laik Yaşam” başlıklı kokartları
takacak.
Eğitim Sen'den yapılan açıklamada şöyle denildi.
"TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 'Laiklik yeni anayasada olmamalıdır' diyerek, “Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım” vurgusu yaparak, iktidarın yıllar içinde siyasi sistemi ve toplumsal yapıyı dini kurallara göre biçimlendirme girişimlerini hangi noktalara götürmek istediklerini açıkça itiraf etmiştir.
"TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 'Laiklik yeni anayasada olmamalıdır' diyerek, “Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım” vurgusu yaparak, iktidarın yıllar içinde siyasi sistemi ve toplumsal yapıyı dini kurallara göre biçimlendirme girişimlerini hangi noktalara götürmek istediklerini açıkça itiraf etmiştir.
Meclis Başkanı’nın bu sözleri, siyasi iktidarın 14 yıldır başta
eğitim olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında oluşturmaya çalıştığı
“tek din, tek mezhep” anlayışına dayalı toplum modelinin anlaşılması açısından
ibret vericidir. Yıllardır halkın dini duygularını sömürerek, hemen her alanda
inanç istismarı yaparak hareket edenlerin laiklik fikrinden rahatsızlık duyması
hiç şaşırtıcı değildir!
Belirtmek isteriz ki, Türkiye’de çok uzun yıllardır, inşa
edilmeye çalışılan hakim din kavrayışı ile eşit yurttaşlık ilkesi daha ilk
elden ortadan kaldırılmıştır. Türkiye’de yaşayan farklı inanç grupları ve bir
dine inanmayanlar birçok politikada, fiilen ve resmi olarak yok sayılmış ve
sayılmaya da devam edilmektedir.
Bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla, tüm topluma belli
bir inanç biçimi dayatılmakta, toplum bu doğrultuda yeniden inşa edilmek
istenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi birçok kurum arasında
protokoller yapılarak, dinselleştirme politikalarının etkisi hızla
yaygınlaştırılmaktadır. Öyle ki camilerden patronların çıkarlarını savunan,
“greve çıkmanın caiz olmadığını” anlatan vaazların verilmesi sağlanmaktadır. Bu
nedenledir ki AKP’nin dinselleştirme politikaları, bugüne kadar toplumda
yaratılan eşitsizlikleri ve ayrımcılığı daha da derinleştiren politikaların
hayata geçirilmesine yardımcı olmuştur.
Laikliğin varlığı, din ve mezhep farklılıkları bahanesiyle halk
kitlelerinin, farklı ulusların, farklı inançtan ve mezhepten insanların
birbiriyle çatışmalarına son verilmesini ifade eder. Devletin, farklı inanç
grupları karşısında, bu grupların kendi arasındaki ilişkilerde ve bir dine
inanmayanlar karşısında eşitlik ilkesi doğrultusunda hareket etmesini
gerektirir.
Ancak Türkiye’de uzun yıllardır devlet ve hükümetler tarafından
izlenen “Türk-İslam” sentezci politikalar, toplumu tek tipleştirmeyi
amaçlamıştır. Halbuki laik bir devlette olması gereken, toplumun din, dil, ırk,
inanç, cinsiyet, etnik kimlik vb. bakımından çeşitliliğinin her birinin değer
olarak kabul edilmesidir. Bunun olabilmesi ve bugüne kadar devlet aracılığıyla
içi boşaltılan eşit yurttaşlık ilkesinin hayat bulabilmesi için var olan
eşitsizliklerin giderilmesi gereklidir. Ancak iktidar, yaşamın her alanına kök
salmış eşitsizlikler karşısında toplumu körleştirmenin derdine düşmüştür!
Türkiye’de dinselleştirme politikaları öyle bir boyuta
ulaşmıştır ki, işçi cinayetlerinden kadın katliamlarına, çocuk tecavüzlerinden
hırsızlığa, yağmaya ve talana kadar her türlü soruna karşı dinsel referanslar
kalkan edilmek istenmektedir.
Böylesi bir tablo içerisinde Meclis Başkanı’nın açıklamaları,
mezhep çatışmalarına varabilecek biçimde halkın farklı kesimlerini birbirine
karşı kışkırtmanın, devletin bu uğurda açıkça görev alması gerektiğinin somut
ifadesi olmuştur. Anayasa değişikliği gibi önemli ve tüm toplumu ilgilendiren
bir konuda yürütülecek tartışmaları, doğrudan belli bir dini ve mezhebi
referans alarak sürdürmenin hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Eğitim Sen olarak, eşitsizliği ve ayrımcılığı savunan, laikliği
tehdit ve engel olarak gören TBMM Başkanı’nın görevinin başında bulunması kabul
etmiyor, kendisini derhal istifaya davet ediyoruz!
Hükümetin, “tek tipçi” tüm
politikalarına karşı laik, eşit, özgür ve demokratik bir yaşam mücadelesindeki
kararlılığımız ve ısrarımız sürecektir!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alındı. Kısa süre içinde yayınlanacaktır. Teşekkür ederiz