Eğitim
Sen Zonguldak Şube Başkanı Orhan Yılmaz Basın açıklaması yaparak Torba
yasası haklarının tırpanlanmasına sesiz
kalmayacaklarını açıkladı.
Orhan
Yılmaz’ın yaptığı yazılı açıklaması şu şekilde:
“İş
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun Tasarısı” adı ile anılan
Torba Yasa, 15 Temmuz Salı gününden
itibaren TBMM genel kurulunda görüşülmeye başlanmıştır.
AKP
Hükümeti’nin Soma’da yaşanan işçi cinayetini istismar ederek “taşeron işçilerin
sorunlarını çözme iddiası” ile gündeme getirdiği ve 30 Mayıs’ta 60 madde olarak
Meclis’e sunduğu torba yasa tasarısı, komisyon aşamalarında yapılan eklemelerle
154 maddeye çıkarılmış, daha önce defalarca emekçilerin haklarını gasp
eden torba yasalarda olduğu gibi; söz konusu torba yasa tarsısında da birbiri
ile hiç ilgisi olmayan konular birleştirilerek, kamuoyuna “müjde” olarak
sunulmuştur.
Hükümet,
meclis genel kurulunda görüşülen torba yasa tasarısıyla madencilerin çalışma
koşullarını düzenleme görüntüsü altında, işçi cinayetlerini arttıracak taşeron
sistemini daha da yaygınlaştırmaktadır. Torba yasada ayrıca sermaye
çevrelerinin beklentileri doğrultusunda vergi, sigorta prim afları, sermaye
artırımı yoluyla vergi kaçırma ve kara para aklamanın önünün açılması, siyasi
iktidara seçim öncesi partizanca kullanacağı çok sayıda üst düzey memur kadrosu
ihdas edilmesi vb gibi düzenlemelerin bulunması, yasa tasarısının hangi amaçlar
doğrultusunda hazırlandığını açıkça göstermektedir.
Torba
yasa tasarısının 95. Maddesi ile öğretmenleri ve aday öğretmenleri yakından
ilgilendiren iki önemli düzenleme yapılmıştır. Daha önce 1739 sayılı Milli
Eğitim Temel Kanununda yapılan değişiklikle aday öğretmenlerin asaleten atanmak
için “yazılı ve sözlü sınava” tabi tutulacağı belirtilirken, torba yasa ile bir
değişiklik daha yapılarak “yazılı veya sözlü sınav” ifadesi getirilmiştir.
Bunun anlamı, aday öğretmenlerin sözlü sınav ile atanmasının önünün açılması,
bu şekilde tıpkı eğitim yöneticilerinde olduğu gibi, öğretmen atamalarında da
“siyaseten atama” döneminin başlatılmak istenmesidir.
Aday
öğretmenler bir yıl fiilen çalıştıktan sonra “performans” değerlendirmesinde
başarılı olmak ve “disiplin cezası almamak” koşuluyla asaleten atanmak için
“yazılı veya sözlü” sınava girmek zorunda kalacaktır. İlk sınavda başarılı olamayanlar
başka bir il ya da ilçeye sürgün edilecekler ve ikinci sınavda da başarılı
olamazlarsa memuriyetle ilişikleri kesilecektir. İlk bakışta, bu düzenlemenin
sadece aday öğretmenlere özgü olduğu düşünülse de, asıl hedef eğitim
emekçilerinin iş güvencesinin altını oymaktır.
MEB,
“Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi” ile öğretmen
yetiştirme sistemi ve öğretmen istihdamı günümüzün piyasa değerleri olan
“rekabet”, “verimlilik”, “kariyer”, “performans”, “stratejik hedefler” vb gibi
kavramlar üzerinden şekillendirmek istemekte, bunun ilk adımını aday
öğretmenlerin asli kadrolara atanması ile hayata geçirmek istemektedir. Bu
uygulamanın bir sonraki adımı önce eğitim yöneticilerinin, ardından tüm eğitim
emekçilerinin iş güvencelerinin kaldırılması ve eğitimde güvencesiz istihdamın
hızla yaygınlaşması olacaktır.
Torba
yasa tasarısının 95. Maddesinde yer alan bir diğer düzenleme ise, bir süredir
kamuoyunda tartışılan ve daha önce Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan
Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi’nde de yer alan öğretmenlere il içi ve il dışı
rotasyon (zorunlu yer değiştirme) düzenlemesidir.
Torba
yasa tasarısında konu her ne kadar “isteğe bağlı yer değiştirmeler” ile ilgili
olduğu belirtiliyor olsa da, aynı maddede yer alan “hizmet süreleri” ifadesi
ile öğretmenlerin aynı işyerinde belli bir hizmet süresini doldurması
sonrasında rotasyona tabi tutulacağı anlaşılmaktadır. Bakan Avcı, öğretmenlere rotasyon için öncelikle mevcut öğretmen
atama ve yer değiştirme yönetmeliğinin MEB’in yeni teşkilat
yasasına uygun olarak güncelleneceğini, daha sonra öğretmenlere
zorunlu rotasyon konusunun gündeme geleceğini ve
nihai kararı verilerek yeni yönetmelikle, eğitim yöneticilerinin
ardından öğretmenlere de zorunlu rotasyonun resmen uygulanacağını açıklamıştır.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, bakanlık öğretmenlere yönelik olarak
büyük ve kapsamlı bir operasyona hazırlanmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlere il içi ve il
dışı rotasyon uygulaması halinde tarihte Kavimler Göçünden sonra en büyük yer
değiştirme hareketinin yaşanması ve eğitim sisteminin yeni bir kaos ile karşı
karşıya kalması kaçınılmazdır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevi son olarak
eğitimde 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi attığı her adımda, eğitim emekçilerini
mağdur etmek değil, onların yaşadığı sorunlara çözüm üretmek, taleplerini dikkate
almaktır.
MEB’in
zorlamasıyla on binlerce eğitim emekçisinin kendi isteği dışında rotasyona tabi
tutulmak istenmesi, her konuda olduğu gibi bu konuda da siyasal referansların,
yandaş sendikanın isteklerinin belirleyici olması ihtimalini arttıracak ve bu durum
okullarda yeni huzursuzluklara neden olacaktır.
Milli
Eğitim Bakanlığı, on binlerce öğretmen açısından yeni bir dayatma anlamına
gelen, ekonomik ve sosyal olarak ciddi
sorunlara yol açacak ve pek çok yönden yeni mağduriyetler yaratması kaçınılmaz
olan “öğretmenlere zorunlu rotasyon” uygulamasını aklından bile geçirmemelidir.
Hangi
amaçla yapılırsa yapılsın resmen “sürgün” anlamına gelen ve pek çok yönden
istismar edilmesi kaçınılmaz olan “öğretmenlere zorunlu rotasyon” uygulaması
asla gündeme getirilmemelidir. Öğretmenleri zorunlu rotasyona tabi tutmak
yerine, gönüllülük ve tercih esasına dayalı çözümler geliştirilmeli, hiç kimse
kendi isteği dışında çalıştığı okuldan, çalışma arkadaşlarından ve
öğrencilerinden zorla koparılmamalıdır.
Eğitim
Sen olarak torba yasanın sermaye lehine, emekçiler aleyhine olan bütün
maddelerinin geri çekilmesini talep ediyor, öğretmenlere zorunlu rotasyon
anlamına gelecek her adımın karşısında duracağımızın bilinmesini istiyoruz.”