17 Şubat 2014 Pazartesi

KÖLELİK DÜZENİNE SON! TAŞERONLAŞMAYA, ÖRGÜTSÜZLÜĞE, KURALSIZ ÇALIŞMAYA HAYIR! YÜRÜYÜŞ VE MİTİNGİ ANKARA’DA YAPILDI

 GENEL MADEN-İŞ’TEN TAM DESTEK!
TÜRK-İŞ’in düzenlediği, “Kölelik Düzenine Son, Taşeronlaşmaya, Örgütsüzlüğe, Kuralsız Çalışmaya Hayır Yürüyüş ve Mitingi, 15 Şubat 2014 tarihinde Ankara’da yapıldı. Mitinge, Türkiye’nin çeşitli illerinden yaklaşık 50 bin işçi katıldı.
Ankara Garı önünde toplanan işçiler, sloganlar atarak yürüyüşe geçti. Çeşitli sendikalardan katılımcılar, Talat Paşa Bulvarını takip ederek Sıhhiye Meydanı’na yürüdüler.
Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) da mitinge büyük bir grupla katıldı.
Yürüyüş boyunca “Emeğin Başkenti Şanlı Zonguldak”, “Maden işçisi demokrasi bekçisi”, “Vur vur inlesin Ankara dinlesin”, “Ankara Ankara duy sesimizi bu gelen madencinin ayak sesleri”, “Taşerona hayır”, “Santraller halkındır satılamaz”, “Madenler halkındır satılamaz”, “Zonguldak-Yatağan omuz omuza”, “Geliyor geliyor madenciler geliyor”, “Susma haykır, taşerona hayır” sloganları atan maden işçileri, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “İşçi alınsın üretim artsın”, “Zonguldak-Yatağan omuz omuza” yazılı dövizler taşıdılar.
Yürüyüş sırasında Türkiye Maden İşçileri Sendikası üyesi maden işçileri ve Tes-İş Sendikası Zonguldak Şubesi’nden santral işçilerinin bulunduğu grupla karşılaşan GMİS korteji arasında karşılıklı sloganlaşmalarla gösterilen dayanışma diğer sendikalara üye işçiler tarafından da alkışlandı.
Mitinge GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş, Genel Başkan Yardımcısı Satılmış Uludağ, Genel Mali Sekreteri Muharrem Sarıçam, Genel Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Osman Tutkun, GMİS’e bağlı Karadon, Üzülmez, Kozlu, Merkez, Armutçuk ve MTA Şubelerinin başkanları ve yöneticileri ile kalabalık bir GMİS üyesi işçi katıldı.
Sıhhiye Meydanını dolduran işçiler, burada taşeronlaşma, örgütsüzlük ve kural dışı çalışma aleyhine sloganlar attılar.
Miting, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra TÜRK-İŞ Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, mitingin açılışını yaptı. Kavlak, “Kayıt dışılığa, taşeron, 4/b, 4/c adı altında köle gibi çalıştırılmaya, düşük ücret politikalarına, asgari ücretin sefalet ücreti olmasına, özel istihdam büroları aracılığıyla işçi simsarlığına, kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesine, esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışmanın her türlüsüne, iş cinayetlerinde can vermeye, işsizlik fonunun amacı dışında kullanılmasına, sendikasızlaştırmaya, sendikal nedenlerle işten atılmalara ve özelleştirmelere karşı artık yeter demek için, haykırmak için buradayız, alanlardayız. Bu ülkede emeği ile geçinenler, alınteri akıtanlar insanca bir yaşama kavuşana kadar da alanlarda olacağız” dedi. Kavlak ayrıca, Türkiye işçi sınıfının tarih yazdığını, Türkiye sendikal hareketine damgasını vurduğunu söyledi.
Kavlak’ın yaptığı açılışın ardından, dört işçi söz aldı. İlk olarak Şeker-İş Sendikası üyesi, Ankara Şeker Fabrikası geçici işçisi Salim Gündüz konuştu. Ardından Tes-İş ve Türkiye Maden-İş Sendikaları adına, Yatağan işçisi Mustafa Göçmen konuştu. Türkiye Yol-İş Sendikası Ankara 1 Nolu Şube üyesi, taşeron işçisi Mustafa Dağtekin’in ardından, Teksif Sendikasına üye oldukları için işten atılan Teksif Sendikası  üyesi Rabia Daşdemir konuşma yaptı.
Mitingde kürsüye daha sonra TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay geldi.
Atalay konuşmasında ilk olarak taşeron işçilerin sorunlarına değinerek şunları söyledi:
“Taşeron konusu artık ülkemizde kanayan bir yara haline geldi. Bu konu ülkemizin ayıbıdır. Emek sömürüsünün en büyük aracıdır. Bakanlık, taşeronlaşmayla ilgili bazı düzenlemeler yapıyor. Bu düzenlemeler, bu sorunun ortadan kalkmasına yol açacaksa, biz buna destek vermeye hazırız. Ama koşulumuz, bir düzenlemeyi yaparken, diğer taraftan bir hak kaybı olmamasıdır. Özellikle İş Kanununun 2. maddesinin değiştirilmesini asla kabul etmeyiz. Taşeron işçisinin hastalanma hakkı yok. Cenazesini kaldırma hakkı yok. İşyerinde yemek yeme hakkı yok. Servise binme hakkı yok. Tazminat hakkı yok.
Biz taşeronlaşmanın Türkiye’nin gündeminden tamamen kalkmasını talep ediyoruz. Özellikle kamuda asıl işte çalışan tüm taşeron işçilere kadro verilmesini talep ediyoruz. Kalanların da en az 5 yıllık sözleşme yapılarak güvenceye kavuşmasını, sendikalı olması halinde de toplu iş sözleşme farklarının ödenmesini talep ediyoruz.  Taşeron işçilerinin geleceğe güvenle bakmalarını sağlamalıyız. Ülkemizi bu ayıptan kurtarmalıyız.
Aramızda Yatağan’dan, Yeniköy’den, Kemerköy’den gelen arkadaşlarımız var. Termik santrallerimiz ve kömür işletmelerimiz özelleştirilmek isteniyor. Biz 20 yıldır ülkeyi yönetenlere anlatmaya çalışıyoruz. Ancak ne yazık ki engel olamadık. Kamu kurumları yok pahasına satıldı, birileri bundan rant elde etti. Bu kadar özelleştirme yapıldı da ne oldu? Dev gibi kuruluşlar ortadan kalktı, Seka yok oldu, Sümerbank yok oldu. Özelleştirme işsizlik demektir. Sendikasızlık demektir.
Özelleştirme nedeniyle 4-c adı verilen bir kölelik düzenine mahkum edildi. Yokluğa, yoksulluğa mahkum edildi. Biz TÜRK-İŞ olarak onların davalarının da takipçisiyiz.
Yatağan işçileri 10 Ekim 2013 günü kitlesel olarak Ankara’ya geldi. Meclis’e yürüdü. 24 Ekim 2013 günü ben Yatağan’a sizin yanınıza geldim. 29 Aralık’ta Milas’ta miting yaptınız, TÜRK-İŞ olarak oradaydık. 17 Ocak’ta Ankara’ya gelmek istediniz, engel oldular ama sizin yerinize biz buradaydık, 5 bin işçimiz Özelleştirme İdaresi önünde sizin sesiniz oldu. O gün buraya gelemediniz ama işte bugün buradasınız. Size o gün söz vermiştik, işte bugün binlerce kardeşinizle birlikte buradasınız.”
Konuşmasında örgütlenme konusuna da değinen Atalay şunları söyledi:
“Bu ülkede sendikal örgütlenme nedeniyle, özellikle son 10 yılda binlerce işçimiz işten atıldı. Sendikalarımız, insanların ekmekleriyle oynamamak için örgütlenme yapamaz hale geldi. İşverenler sendika istemiyor. Sendikayı düşman gibi gören işverenler var. Bunların arasında ne yazık ki her siyasi partiye mensup belediye de var. Biraz önce, Teksif Sendikamıza üye olduğu için işten atılan kardeşimiz konuştu. Bu yapılan haksızlıktır, zulümdür.
Bu ülkede 1980 yılında nüfusumuz 45 milyondu, 2.5 milyon sendikalı işçi vardı. Bugün nüfusumuz 75 milyon, sendikalı işçi sayısı 1 milyon.
Örgütlendiğimiz işyerlerinde yaşadığımız bir başka konu da yetkilerle ilgili. Sendikalarımız üye yapıyor. İşverenler ya da rakip sendikalar yargıya itiraz ediyor. Yargı süreci tamamlanana kadar yıllar geçiyor. Süreç bittiğinde işyerinde örgütlü işçi kalmıyor. Basın çalışanları örgütsüz, basında örgütlülük yüzde 2 düzeyinde. İstanbul’da Punto Deri’de işçiler sendikalı oldukları için işten atıldı, onların davalarının da takipçisiyiz.
Son yıllarda iş kazaları nedeniyle büyük acılar yaşıyoruz. Merdiven altı işyerlerinde, Tuzla tersanelerinde, madenlerdeki taşeron işyerlerinde, inşaat sektöründe iş cinayetleri yaşanıyor. İşçiler canları pahasına ekmek parası için çalışıyor. Bunlar ülkemiz için kara birer lekedir. Birileri, karlarına kar katmak için insanların hayatlarıyla oynuyor. Her yıl iş kazaları sonucunda binlerce işçimizi kaybediyoruz. Günde ortalama 4 işçimizi iş kazalarında yitiriyoruz. Bu rakamlar, dünyanın 17. büyük ekonomisine sahip Türkiye için bir utançtır. Bu rakamlar, 21. yüzyıl Türkiyesi için bir utançtır. Türkiye bu utançtan kurtulmalıdır, bu gidişe artık bir dur denmelidir. Bunların önüne geçilmesi için kayıtdışılığa son verilmelidir. Sendikalaşmanın önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır”.
Konuşmasının son bölümünde ülke gündemine de değinen Atalay, “Ülkemiz son dönemde siyasi ve ekonomik kriz yaşıyor. Bir taraftan yolsuzluk iddiaları, diğer taraftan paralel devlet iddiaları bitmek bilmiyor. Bunlar ülkemize zarar veriyor. Bunun bedelini çalışanlar ödüyor. Biz artık bedel ödemek istemiyoruz. Ama bu alanın, sizlerin sesini duymayanlara bedel ödeteceğiz” dedi.
Atalay’ın konuşmasının ardından miting dağıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alındı. Kısa süre içinde yayınlanacaktır. Teşekkür ederiz