21 Haziran 2014 Cumartesi

UZUNMEHMET, TAŞKÖMÜRÜNÜ BULUŞUNUN 185. YILINDA TÖRENLE ANILDI

Uzun Mehmet, 1829 yılında Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde Köseağzı köyünün Neyren Deresi yatağında taşkömürünü buluşunun 185. Yılında törenle anıldı.
Zonguldak’ta Uzun Mehmet Anıtı’nda düzenlenen anma törenine Vali Yardımcısı Fethi Özdemir, Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ergün Özgür, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürü Burhan İnan, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkan Yardımcısı Satılmış Uludağ, GMİS Genel Sekreteri Behzat Cinkılıç, TTK Genel Müdür Yardımcıları, Amelebirliği Başkanı Hasan Yılmaz, TMMOB MMO Şube Başkan Yardımcısı Hüsnü Meydan, CHP İl Başkanı Halil Furat, GMİS’e bağlı şubelerin başkan ve yöneticileri, meslek odası ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, siyasetçiler, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
Tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. TTK, GMİS, MMO ve Amelebirliği çelenklerinin Uzunmehmet Anıtı’na konulmasının ardından Zonguldak Fen Lisesi öğrencileri, madencileri anlatan şiirleri okudular.
Törende TTK Genel Müdürü Burhan İnan, GMİS Genel Başkan Yardımcısı Satılmış Uludağ, MMO Şube Başkan Yardımcısı Hüsnü Meydan birer konuşma yaptılar.
ULUDAĞ: SORUMLULUK ENERJİ BAKANLIĞI’NINDIR
GMİS Genel Başkan Yardımcısı Satılmış Uludağ, Türkiye’nin taşkömürü ithalatına her yıl 4-5 milyar dolar ödediğine dikkat çekerek, “TTK Genel Müdürlüğü 3 yıldır işçi talebinde bulunuyor. Biz Sendika olarak, geldiğimiz noktadaki sıkıntıları tüm ilgililere ve kamuoyuna anlatıyoruz. Bugün için TTK Genel Müdürlüğü’nün 3 bin 200 işçi talebi var. Norm kadroya göre ise işçi açığı 5 bine yaklaştı. Zararın sorumlusunun işçi açıklarını gidermeyen siyasi irade olduğunu söylüyoruz. Çok zor bir noktadayız ve siyasi irade hâlâ hikaye anlatıyor.
TTK, tarihinin en az sayıdaki işçisiyle çalışıyor. Emeklilikler sürüyor, risk artıyor.
Başta Enerji Bakanlığı olmak üzere tüm ilgilileri bir kez daha bu vesileyle uyarıyoruz. Türkiye’nin TTK’ya ihtiyacı var ve önlemleri almak sizin göreviniz” dedi.
Uludağ şöyle konuştu;
“13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da yaşamını kaybeden 301 madenci kardeşimizi ve
başta Uzun Mehmet olmak üzere tüm maden şehitlerimizi sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz.
166 YILLIK ÜRETİM KÜLTÜRÜMÜZ VAR
Bugün Uzun Mehmet’in kömürü buluşunun 185’inci ve Zonguldak’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 93’üncü yıl dönümünü birlikte kutluyoruz.
Uzunmehmet, Kömür ve Zonguldak, 1848 yılından itibaren, birlikte anılmaya başlandı.
166 yıllık üretim tarihimiz, acı olaylarla bu üçünü birbirinden ayrılmaz hale getirdi.
Osmanlı İmparatorluğu döneminden, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar; İngiliz, Fransız ve Almanlar başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden gelen şirketler bu zenginliğimizi kendi ülkelerine taşıdılar.
MADENCİLİĞİ, AĞIR BEDELLER ÖDEYEREK ÖĞRENDİK
Atalarımız açlık, yoksulluk, sefalet içinde baskıyla, tehditle çalıştırıldı. Ağır bedeller ödeyerek madenciliği öğrendik.
Biz, Ulusal Kurtuluş Savaşı ile birlikte madenlerimize sahip çıktık. Yabancı şirketler önce kontrol altına alındı, sonra kamulaştırmayla işlerine son verildi ve madenler devletleştirildi.
Tam bağımsızlık için ekonomik bağımsızlığı öncelikli hedef olarak belirleyen Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, madenlerimize ve madencilerimize sahip çıktılar.
Türkiye’nin dört bir yanından insanlarımız bölgemize geldi. Zonguldak, büyüdü ve ülkemiz kalkındı.
Sanayimizin, demir-çelik sektörümüzün, elektrik santrallerinin ve diğer sanayinin çarklarını çevirdik.
Zonguldak, 3 il olacak kadar büyüdü
Türkiye’yi üretimden uzaklaştırmak ve tüketici bir topluma dönüştürmek isteyenler Zonguldak’ı  öncelikli hedef yaptılar.
1990’lı yıllarda Türkiye Taşkömürü Kurumu’nu, Erdemir’i, Kardemir’i ve sonrasında ÇATES’i kapatma, küçültme, satma politikalarını dayattılar. Bölge halkı olarak hep birlikte karşı çıktık.
İktidarları değiştirdik, partiler kapandı, partiler açıldı ama bu hedeflerinden vazgeçmediler.
Biz direndik, onlar saldırdı. Her seferinde birşeyler alıp götürdüler.
Daralttılar, kapattılar, sattılar, kamu kuruluşlarını peşkeş çektiler. Varsa-yoksa özel sektör dediler.
Her gelen yandaşını büyüttü. Türkiye borçlandı, halkımız borçlandı. Halka işsizlik, yoksulluk, açlık, sefalet ve ölüm düştü. Artık katliam gibi taşeron cinayetlerine tanık oluyoruz.
TÜRKİYE, HER YIL TAŞKÖMÜRÜ İTHALATINA 4-5 MİLYAR DOLAR ÖDÜYOR
Türkiye, taşkömürü için dışarıya yılda 4-5 milyar dolar öder hale geldi.
Türkiye, yılda 26 milyon ton taşkömürü tüketiyor.   İhtiyacımızın yüzde 90’ından fazlasını dışarıdan alıyoruz. Biz üretmek istiyoruz. Çünkü ülkemizin üretime ihtiyacı var.
Kamu ve özel sektör olarak bugünkü üretimi 2’ye, 3’e katlayabiliriz. Ve yılda 10 milyon ton üretebiliriz. İthalatı yarı yarıya azaltabiliriz. Paramız ülkemizde kalır, işsizimiz iş bulur.
Yer altında yüzyıllık kömürümüz var ve sahip çıkılmayı bekliyor.
SORUMLULUK ENERJİ BAKANLIĞI’NINDIR
TTK Genel Müdürlüğü 3 yıldır işçi talebinde bulunuyor.
Biz Sendika olarak, geldiğimiz noktadaki sıkıntıları tüm ilgililere ve kamuoyuna anlatıyoruz.
Bugün için TTK Genel Müdürlüğü’nün 3 bin 200 işçi talebi var.
Norm kadroya göre ise işçi açığı 5 bine yaklaştı.
Zararın sorumlusunun işçi açıklarını gidermeyen siyasi irade olduğunu söylüyoruz.
Çok zor bir noktadayız ve siyasi irade hâlâ hikaye anlatıyor.
Biz maden işçileri olarak elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.  Sağlıklı ve güvenli bir ortamda ve çalışma barışını koruyarak üretmek istiyoruz. Ancak sözün bittiği noktaya geldik.
TTK, tarihinin en az sayıdaki işçisiyle çalışıyor. Emeklilikler sürüyor, risk artıyor.
Başta Enerji Bakanlığı olmak üzere tüm ilgilileri bir kez daha bu vesileyle uyarıyoruz.
Türkiye’nin TTK’ya ihtiyacı var ve önlemleri almak sizin göreviniz”.

İNAN; BAŞARI ORTAK ÇABALARIN ÜRÜNÜ OLACAKTIR
TTK Genel Müdürü Burhan İnan, kurumda yatırımların sürdüğünü belirterek, “Kurumun varlığını sürdürebilmesi, ancak üretim artışı ve maliyetlerin düşürülmesi ile mümkün olacaktır. Bunun için işçimize, memurumuza, mühendisimize, yöneticimize ve hatta kurumda çalışmayan Zonguldak halkımız olmak üzere hepimize önemli görevler görevler düşmektedir. Bu konuda herkesin sorumluluk alması gerekmektedir. Başarı ortak çabalarımızın ürünü olacaktır” dedi.
İnan şöyle konuştu;
“Karaelmas serüveni ülkemizde bundan 185 yıl önce Bahriye erlerinden Uzun Mehmet’in 8 Kasım 1829 yılında Ereğli’nin Köseağzı köyünün Neyren Deresi yatağında taşkömürünü bulmasıyla başlamıştır.
Karaelmas hem ülkenin hem de bölgenin kaderini etkilemiştir. Karaelmas, hem ülkenin hem de bölgenin kaderini etkileşmiştir. Ülkenin kalkınmasında ve sanayileşmesinde Zonguldak havzasındaki taşkömürü üretim faaliyetleri önemli bir istihdam kaynağı ve ülkenin sanayileşmesinde çok önemli rolü olan demir-çelik üretiminin de temel girdisi olmuştur.
Devlet işletmeciliği 1929 yılındaki büyük bunalım sonrası bütün dünyada oluğu gibi Türkiye’de de rağbet görmüş ve bu tür işletme sayıları 1980 yılına değin artmıştır. 1980’li yıllardan sonra ekonomi politikalarında devletin rolü, sorumlulukları, önceleri değiştirilmeye başlanmıştır. Mal, hizmet ve sermayenin önündeki engeller kaldırılmakta, korumacı politikalar terk edilmekte ve bu bağlamda enerji politikaları serbestleştirilmektedir.
TÜRKİYE, 2012 YILINDA 29.2 MİLYON TON TAŞKÖMÜRÜ İTHAL ETTİ
Uzun süre ülkemizin taşkömürü talebini karşılayan TTK, 1970’li yıllarla birlikte talebi karşılamakta yetersiz kalmıştır. 1987’de yüzde 50’nin altına, 2000’li yıllarda yüzde 16’ya kadar düşmüştür. 1973’de 16 bin ton olarak başlayan taşkömürü ithalatı, 2012’de 29,2 milyon ton düzeyine çıkmıştır.
YATIRIMLAR SÜRÜYOR
Kuyu ve galeriler bir maden işletmesinin en önemli alt yapı yatırımlarıdır. Bu alt yapı tesislerinin projelendirilmesi ve gerçekleştirilmesi uzun süreler almaktadır. Zaman zaman gecikmeler yaşanmaktadır. Bu yatırımların kuruma maliyeti çok yüksek olmaktadır. Bir kuyunun ömrü yaklaşık olarak 40 yıldır. Mevcut kuyuların dip kotundan daha derin kotlarda üretim ve hazırlık çalışmalarının yapılması zorunluluğu, personel ve malzeme nakliyatında, taş ihracında ve havalandırmada problemler yaşanmasına ve madencilik faaliyetlerinin verimsizleşmesine neden olmaktadır.
Kömür üretimini sağlıklı ve güvenli bir şekilde idame ettirebilmek için personel ve malzeme nakliyatı ile havalandırma gibi hizmetleri sağlayacak şekilde yeni kuyuların zamanında açılarak hazırlanması gerekmektedir. Kurumda yıllardır çeşitli nedenlerle geciktirilmiş ana alt yapı yatırımlarına 2003 yılından itibaren hız verilmiş ve bu kapsamda; Gelik 75. Yıl Cumhuriyet Kuyusu, Karadon Yeni Servis Kuyusu, Uzunmehmet-1 Kuyusu ve Armutçuk 13 Nolu Kuyuları derinleştirme çalışmaları ve teçhizi tamamlanarak hizmete alınmıştır. Ayrıca, Kilimli Havalandırma Kuyusu ile İncirharmanı Havalandırma Kuyularının kazı işlemleri tamamlanmış olup aspiratör montajları yapılarak devreye alınmıştır.
Diğer taraftan ana kat hazırlıklarımız süratle devam etmektedir. Üzülmez TİM’de -250 katı, Karadon TİM’de -540 katı, Kozlu TİM’de -630 katı ve Armutçuk TİM’de -500/-550 kat hazırlıklarında önemli mesafeler kat edilmiş olup, kısa vadede bu katlarda üretim sürecine geçilecektir. Ayrıca; Kozlu, Üzülmez ve Karadon Müesseselerinin kömürlerinin yıkattırılması işi hizmet alımı yoluyla 2006 yılından itibaren 3. Şahıslara yaptırılmakta ve bu şekilde piyasanın istediği nitelikte kömür hazırlatılmaktadır.
Kömür üretiminde mekanizasyonun sağlanarak üretim ve randımanlarında önemli oranda iyileştirme sağlanması amacıyla mekanize kazı yöntemlerinin uygulanmasına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.
HERKESE GÖREV DÜŞÜYOR
 Kurumun varlığını sürdürebilmesi, ancak üretim artışı ve maliyetlerin düşürülmesi ile mümkün olacaktır. Bunun için işçimize, memurumuza, mühendisimize, yöneticimize ve hatta kurumda çalışmayan Zonguldak halkımız olmak üzere hepimize önemli görevler görevler düşmektedir. Bu konuda herkesin sorumluluk alması gerekmektedir. Başarı ortak çabalarımızın ürünü olacaktır”.
TTK Genel Müdürü Burhan İnan, metan gazının ortamda çekilmesiyle elde edilecek gaz üretim çalışmaları ile rödevanslı sahalar hakkında bilgi verdi.

MEYDAN; SOMA FACİASI, BİR KEZ  DAHA GERÇEKLERİ ORTAYA KOYDU
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkan Yardımcısı Hüsnü Meydan, neo liberal politikalara dikkat çekerek, “Kamu yararı gözetmeksizin acımasız üretim zorlaması aşırı kar hırsı Soma faciasıyla bir kez daha gerçekleri ortaya koymuştur” dedi.
Meydan şöyle konuştu;
“Zonguldak taşkömürünün 1829 yılında Uzun Mehmet tarafından bulunmasından önce küçük bir yerleşim yeri idi. Ereğli’nin kestaneci köyünden bahriye eri Uzun Mehmet’in kömürü bulması Zonguldak şehrinin madencilik tarihinin de başlangıcı olmuştur. Kömürün bulunmasından sonra 19.yüzyılda madenlerin faaliyete geçmesi ile havzaya yerli ve yabancı sermaye girişi başlamıştır. Kömür ocaklarının birbiri ardına açılmasıyla değişen ekonomik ve sosyal koşullar açıldığı alanda yeni bir yerleşim birimi meydana getirmiştir. Zonguldak; Cumhuriyet kuruluncaya kadar kaza teşkilatı olarak yönetilmiş, Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Cumhuriyet döneminin ilk vilayeti olarak tarihe geçmiş, ülke sanayisinin kalkınmasında ve madencilik sektörünün gelişmesinde önemli bir görev üslenmiştir.
 Bu gün burada taşkömürünü bulan Uzun Mehmet’i anmak ve Zonguldak’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 93.yılını kutlamak için toplanmış bulunuyoruz. Böylesi anlamlı bir günde içimiz coşkuyla değil acıyla, Soma’da yaşanan facia nedeniyle hüzünle doludur.
Maden Mühendisleri odası olarak bugüne kadar madencilik sektörünün gelişmesi ve meydana gelen kazaların yeniden yaşanmaması için alınması gereken önlemlerle ilgili kongre ve sempozyumlar düzenlenmiş, hazırladığımız raporlarla gereken önlemler dile getirilmiştir. Odamızın 2010 yılında hazırlamış olduğu “Madencilikte Yaşanan İş Kazaları Raporunda” Soma Havzasına ilişkin tespitler yapılmış ve burada bir facia yaşanabileceği belirtilmiştir. Ancak söylediklerimize hazırladığımız raporlara gereken önem verilmemiştir. Bu anlamda yaşanan kazaların bir daha yaşanmaması için bir kez daha hatırlatma yapılmasında mesleki sorumluluk bilinciyle yaşamsal bir yarar görmekteyiz.
Yer altı kömür madenciliği doğası gereği içerdiği riskler nedeniyle dünyanın her yerinde planlama, yatırım ve üretim aşamasından pazarlamasına kadar özel önlemler, donanım, bilgi, deneyim, uzmanlık gerektiren en ağır işkollarından biridir. Havzamızda ve ülkemizde madencilikle ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının bu bilgi ve deneyime ulaşması uzun yıllar gerektirmiştir.
Özellikle 1980’den sonra uygulanan Özeleştirme, taşeronlaşma, rodövans, hizmet alımı gibi neoliberal politikalar kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilen madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır.
Kamu yararı gözetmeksizin acımasız üretim zorlaması aşırı kar hırsı Soma faciasıyla bir kez daha gerçekleri ortaya koymuştur. Yaşanan cinayet sermayenin aşırı kar hırsı ve çalışma yaşamına yönelik modern kölelik politikalarından kaynaklanmaktadır. Özeleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaşma esnek çalışma politikaları birbiriyle bağlantılı olumsuz sonuçlar yaratmaktadır. Kazaların temel nedenleri olan uygulanan bu yanlış politikalar sonucu meydana gelen iş cinayetlerinde sorumlu olarak çalışan emekçilerle birlikte mühendisler gösterilmeye çalışılmaktadır. Bu ortamı yaratan gerçek sorumlular çalışanlar değil bu politikaları uygulayanlardır.
ILO’NUN 176 SAYILI SÖZLEŞMESİNİN İMZALANMAMASINI ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL
Uluslararası Çalışma örgütü ILO’nun 176 sayılı Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Sözleşmesini ülkeyi yönetenlerin neden hala imzalamadıklarını anlamak mümkün değildir. Yeraltı Kömür Madenlerinde İşçi Sağlığı ve Güvenliği İLO uygulama rehberinden bir örnek vermek istiyorum; Maden yangınlarıyla ilgili bölümde madde 9.3.3 “Bütün Madenlerde, uygulanabileceği ölçüde, iki ayrı hava giriş yolu olmalı; biri yangından çıkan ürünlerle kirlendiğinde diğeri madende bulunan personelin kaçması için açık olmalıdır”. ILO’nun uygulama rehberinde öngördüğü yangına müsait kömür madenlerinde bahsedilen önlem yasal mevzuatlarımızda yer alsa ve uygulanmış olsaydı bugün 301 can hayatta olacaktı. Görevi çalışma yaşamıyla ilgili olarak mevzuat hazırlama, uygulama ve denetleme olan devletin İLO sözleşmesini imzalamaması iş cinayetlerindeki sorumluluğunu artırmaktadır.
TAŞKÖMÜRÜ POLİTİKALARI OLUŞTURULMALI
Maden Mühendisler odası olarak bölgemizdeki madencilik sektörünün gelişmesi yeni faciaların yaşanmaması için diyoruz ki ;
-TTK’yı ekonomik yapısı iyileştirilmiş demir çelik sektörünün metalurjik kömür ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan bir kuruluş haline getirecek taşkömürü politikaları oluşturulmalıdır,
-Bölgemizin en büyük istihdam alanı olan TTK’nın işçi açıklıkları giderilmelidir,
-TTK, Üniversite, Meslek odası ve işçi sendikalarının birlikte yapacak olduğu çalışmalarla TTK ‘yı hazırlıktan- üretime, zenginleştirmeden- pazarlamaya, işin sevk ve idaresine kadar yeniden yapılandırılmalıdır,
-1980 den önce yaklaşık 1000 kişinin çalıştığı, kurumun maden ekipmanlarının büyük bir kısmını üreten Maden Makineleri fabrikası yeniden yapılandırılmalı, ülkemizin ihtiyacı olan bütün maden ekipmanlarını üreten ayrıca istihdam sağlayan büyük bir sanayi kuruluşu haline getirilmelidir,
-Piyasalaştırılan işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı üniversitelerin, sendikaların ve meslek odalarının görüşleri alınarak yeniden düzenlenmelidir,
-Etkin ve yeterli denetim sisteminin sağlanabilmesi için ilgili kurum ve kuruluşlar yeniden yapılandırılmalıdır,
-İş güvencesiz, sosyal güvencesiz, ücret güvencesiz modern kölelik sistemi olan taşeronlaşma iptal edilmeli, özelleştirmeler durdurulmalıdır
-Madencilik Bakanlığı kurulmalı MİGEM’in taşra teşkilatı oluşturulmalıdır,
-Esnek ve kuralsız çalışmayı, işçileri kiralamayı, taşeronlaşmayı yasal hale getiren, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan 4857 sayılı iş yasası ve ilgili mevzuatlar ile Madencilik mevzuatı bilim ve tekniğin gereklerine uygun, öznesi “insan” olan çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır,
Bu düşüncelerle ilgilileri bir kez daha göreve davet ediyor sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. Uzun Mehmet nezdinde Yeraltında can vererek yerüstüne hayat veren onurlu maden emekçilerini bir kez daha saygıyla anıyoruz”.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alındı. Kısa süre içinde yayınlanacaktır. Teşekkür ederiz