Türkiye’nin ilk sosyal güvenlik kuruluşu olan Amelebirliği’nin 24 Ekim 2013 tarihinde gerçekleştirilen 2013 yılı Danışma Kurulu Toplantısı’nda bir konuşma yapan Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkan Yardımcısı Satılmış Uludağ, “Zonguldak, bugün Emeğin Başkenti sıfatını taşıyorsa, bunun temel direklerinden birisi Amelebirliğidir. Türkiye Taşkömürü Kurumu, Genel Maden İşçileri Sendikası ve Amelebirliği etle tırnak gibi bütünleşmiştir. Bu kurumlar, sadece Zonguldak için değil, ülkemiz için önemli kurumlardır. Ve bu kurumlara sahip çıkmak herkesin görevidir” dedi.
TTK’nın işçi açıklarının arttığına, üretiminin ise düştüğüne dikkat çeken Uludağ, “Kendi kaynakları dururken, yılda 25 milyon ton taşkömürü tüketen ve bunun yaklaşık 3 milyon tonunu üreten bir ülkenin kalkınması mümkün değildir. Kömürün ve bölgemizin tarihini bilen bizler için bu tablo, ürkütücü bir tablodur. Biz Genel Maden İşçileri Sendikası olarak 2 yıldır kapı kapı dolaşıyor, tüm ilgilileri ve kamuoyunu bilgilendiriyoruz. Türkiye’nin yıllık yaklaşık 5 milyar dolarını taşkömürü ithal ederek dışarıya vermesi doğru değildir” dedi.
Uludağ şöyle konuştu;
165 YILDIR DOĞAYLA SAVAŞIYORUZ
“Değerli konuklar, Değerli arkadaşlar,
Varlık nedeni taşkömürü olan bir şehirde yaşıyoruz. 1848 yılından günümüze, bu bölgeye gelen herkes ya madenci olmuş veya doğrudan madencilere hizmet vermiş. Bölge insanı olarak 165 yıldır yeraltında doğayla savaşıyoruz. Bu işi ilk yapan atalarımız, uzun yıllar yerüstünde de çok zor şartlarla mücadele etmişler. Yiyecek ekmekleri, barınacak evleri, giyecek eşyaları yokmuş.
O günlerden bugünlere çok şey değişti. Bu değişimin dönüm noktalarından birisi Amelebirliğinin kurulmasıdır.
Amelebirliği öncesinde, 1848’den 1923’e kadar, insanca yaşam mücadelesinde, yerli ve yabancı şirketlere karşı eylem ve grevler yapan atalarımızı şükranla anıyoruz.
Ve tabii ki bu mücadeleyi yakından izleyen ve Kurtuluş savaşıyla birlikte yüzünü Zonguldak’a dönen Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet, saygı, sevgi ve şükranla anıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Bildiğiniz gibi Amelebirliği 10 Eylül 1921 tarihinde yürürlüğe giren 151 Sayılı “Havza-i Fahmiye Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun” ile hayat buldu ve 22 Temmuz 1923 tarihinde yayınlanan bir kararname ile hizmete başladı.
Amelebirliği’ni asıl anlamlı kılan şey, Kurtuluş Savaşı ile birlikte kurulması ve Cumhuriyetin ilanından önce hizmete başlamasıdır.
Zonguldak, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ankara’dan sonra ikinci ilidir. Zonguldak, 14 Mayıs 1924 tarihinde il oldu.
Bütün bunların hiçbiri tesadüf değildir.
AMELEBİRLİĞİ, TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLDU
Bugün Emeğin Başkenti sıfatını taşıyorsak, bunun temel direklerinden birisi Amelebirliğidir. Amelebirliği bir tarihtir, Amelebirliği bir kültürdür. Amelebirliği, Emeğin, işçi sınıfının mücadelesinin bir kazanımıdır. Amelebirliği, maden işçilerinin ve Zonguldak’ın, bölge halkının bir zenginliğidir. Amelebirliği Türkiye’ye örnek olmuştur. Türkiye işçi sınıfının sosyal güvenlik alanındaki ışığıdır. Ve Amelebirliğine sahip çıkmak, onu yaşatmak hepimizin görevidir.
Genel Maden İşçileri Sendikası, 1946 yılında bir dernek olarak kuruldu ve kısa süre sonra Sendikalar Kanunu ile birlikte sendika oldu. Genel Maden işçileri Sendikası, bugün ülkemizde ve dünyada adından söz edilen bir sendika olmuşsa, bunun alt yapısında, 1848’den günümüze verilen mücadele vardır. Amelebirliği de bu mücadelenin önemli bir dönüm noktasıdır.
TTK, GMİS VE AMELEBİRLİĞİ ETLE TIRNAK GİBİDİR
Türkiye Taşkömürü Kurumu, Genel Maden İşçileri Sendikası ve Amelebirliği etle tırnak gibi bütünleşmiştir.
Bu kurumlar, sadece Zonguldak için değil, ülkemiz için önemli kurumlardır. Ve bu kurumlara sahip çıkmak herkesin görevidir.
1900’lerin dünyası ile bugünün dünyası karşılaştırıldığında uluslararası ilişkiler açısından çok önemli değişiklikler yok.
Tıpkı o günlerdeki gibi bugün de emperyalist devletlerin gözü dünya enerji kaynaklarının üzerinde.
Bugün Ortadoğu da ve bölgemizde yaşanan karmaşanın sebebi de günümüzün en önemli enerji kaynakları olan petrol ve doğalgazın bu bölgede bulunmasıdır.
Sanayi için vazgeçilmez olan Demir-çelik sektörünün temel girdisi olarak stratejik önemini koruyan taşkömürü üzerinde de emperyalistlerin baskısı sürüyor.
Doğrudan ve dolaylı olarak süren bu baskılar sonucu, ülkemizde sadece bölgemizde bulunan taşkömürü üretimi tarihinin en düşük seviyesine geriledi. Ve tabii ki ithalat aynı hızla devam ediyor.
ÜRKÜTÜCÜ BİR TABLOYLA KARŞI KARŞIYAYIZ
Kendi kaynakları dururken, yılda 25 milyon ton taşkömürü tüketen ve bunun yaklaşık 3 milyon tonunu üreten bir ülkenin kalkınması mümkün değildir. Kömürün ve bölgemizin tarihini bilen bizler için bu tablo, ürkütücü bir tablodur.
Biz Genel Maden İşçileri Sendikası olarak 2 yıldır kapı kapı dolaşıyor, tüm ilgilileri ve
kamuoyunu bilgilendiriyoruz. Türkiye’nin yıllık yaklaşık 5 milyar dolarını taşkömürü ithal ederek dışarıya vermesi doğru değildir.
Başta Türkiye Taşkömürü Kurumu olmak üzere, Zonguldak’ın rezervi ve üretim imkanları, 2-3 milyar dolarımızın bu bölgede kalmasını sağlayacak durumdadır.
TTK Genel Müdürlüğünün talebi doğrultusunda işçi açıkları en kısa zamanda giderilmelidir. Siyasi iradenin ve Hükümetin karar vermesi için hepimiz baskı unsuru olmalıyız”.